SOSYAL MEDYA

İnternet teknolojilerinin olumlu, faydalı ve kolaylaştırıcı yanlarının bulunduğu inkar edilemez bir gerçek olmasına karşın içinde bulunduğumuz teknolojik çağda akıllı telefonlar ve sosyal medya uygulamaları aracılığıyla adeta durmaksızın bir mercek altında tutuluyoruz. 2020 yılı itibariyle dünya nüfusunun yaklaşık %49’una denk gelen 3,81 milyar insanın sosyal medya kullanıcısı olduğu gerçeği karşısında artık internete bağımlı insanlar olduğumuzu iddia etmek çok da iddialı bir söylem değil. Cebimize ya da çantamıza kolaylıkla sığdırabildiğimiz küçük araçlar okuduğumuz okullardan, hafta sonları yapmayı sevdiğimiz etkinliklere, dram ya da komedi filmlerinden daha çok hoşlandığımızdan, annemizin en çok sevdiği yemeğe kadar uzanan dijital izlerle dolu devasa bir arşive hizmet ediyorlar.

 

SORUN NE?

Sosyal medya uygulamalarıyla akşam yediğimiz yemeği ya da gittiğimiz güzel bir sergiyi paylaşıyor, arkadaşlarımızın fotoğraflarını beğenip yorum yapıyor, yeni bir işe başladığımız ya da bir sertifika aldığımızda övgüler alarak kendimizi iyi hissediyoruz. Ancak masum amaçlarla kullandığımız bu uygulamalar aracılığıyla durmaksızın bildirim bombardımanına tutuluyor, birilerinin çevrimiçi varlığını kontrol etmek ve akıllı telefonumuzda olup bitenleri kaçırmamak için bu küçük aletlere bağımlı birer birey haline geliyoruz. 

Profesyonel ve sosyal hayatlarımızı planladığımız, takip ettiğimiz ve paylaştığımız sosyal medya araçlarıyla internette yaptığımız her şey sürekli izleniyor. Hangi uygulamayı ne sıklıkta ne amaçla kullandığımızdan hangi arkadaşımızın hangi fotoğrafına kaç saniye baktığımıza kadar her bir hareketimiz dikkatlice ölçülerek kaydediliyor. Bu hizmetleri bizlere sunan şirketler arkamızda bıraktığımız büyük ve devasa veri arşivleriyle karakterimizi analiz ederek bizi bizden daha iyi tanır hale kolaylıkla gelebiliyorlar. Ücretsiz zannederek kullandığımız uygulamaların hepsinin karşılığını yolda bizi çevirip soran gerçek bir kişiye asla vermeyeceğimiz bizi biz yapan kişisel verilerimizle ödüyoruz.

Bizler günlük hayatlarımızı bu küçük dijital araçlar ve hizmetler aracılığıyla sürdürürken kişisel verilerimiz neredeyse hiç denetlenmeyen büyük sistemlere aktarılıyor. Hakkımızda toplanan kişisel veriler aracılığıyla hareketlerimiz önceden öngörülebilir hale geldiğinden manipülasyona açık bireyler haline geliyoruz. Sadece bize gösterilen ve diretilen bilgilere maruz kalırken ne kadar özgür düşünebileceğimizi biraz düşünmek gerek.

Sınırsız ve kontrolsüz sosyal medya kullanımı bizi sadece psikolojik ya da finansal değil fiziksel tehditlerle de karşı karşıya bırakabiliyor. Paylaştığımız verilerimiz arasında konum bilgilerimiz de bulunduğundan bizimle yüz yüze iletişim kurmak isteyen ve bizlere fiziken zarar verebilecek kötü niyetki kişilerin radarına kolaylıkla girebiliyoruz. Kullandığımız sosyal medya araçlarının gizlilik ve güvenlik ayarlarının kontrolümüzde olmadığı bir dünyada gizli kalmasını istediğimiz bilgilerin kontrolünü de sağlayamayız. Sosyal medya kullanıcısı olmak psikolojik ve fiziksel tehditlere açık yaşamayı kabul ettiğimiz anlamına asla ve asla gelmemelidir.

 

ÇÖZÜM NE?

Üzerimizde bağımlılık yaratan bu aşırı ilerlemeyi ortadan kaldırarak sosyal medya, akıllı telefonlar ve internetin faydalarının tadını çıkarabiliriz. Manipülasyonsuz bir sosyal medya ortamı yaratabiliriz. Sağlıklı bir toplum bu gücü elinde tutan teknolojik şirketlerin kar amaçlı yaklaşımı bırakıp insancıl bir politikayla hareket etmelerine bağlı. Bizler 7/24 kullandığımız bu ürünlerin insanca tasarlanması, bu ürünleri kullanırken hangi verilerimizin hangi amaçla ne kadar nerede nasıl kullanılıp saklanacağı konusunda bizleri bilgilendirilmeyi, geçerli ve makul güvenlik prosedürleri oluşturulmasını talep etmeliyiz.

DİĞER FAYDALI BAŞLIKLAR